18 Mart 2017 Cumartesi

Paralel Tarih Yazımı-I


Yeni ve köklü bir düzen kurmak isteyenler, şüphesiz tarihi de yeniden ele almak ve dizayn etmek zorundadırlar, çünkü kuracakları yeni düzenin tezlerini destekleyecek tarihi dayanaklar edinmek mecburiyetindedirler. Mevzubahis yeni düzen ise basbayağı mevcut devlet yıkıldığında ortaya çıkacak olan yapıdır, yeni devlettir bir anlamda yada popüler ifadeyle paralel devlet.

"Paralel devlet" ifadesini duymayan kalmadı, PDY ve FETÖ kısa isimleriyle resmî kayıtlara terör örgütü olarak da geçti bu yapı, ancak dikkatlerden kaçan çok önemli birşey daha var ki, o da paralel tarihtir. Bu "paralel tarih"; şu anki devletin yerine başka bir yapı tasarlamış olanlarca yazıldığı için temel prensibi devletin kurucu kadrosunu ve millî kahramanları daha arka planda bırakarak, daha farklı yaklaşımlarla gerilerdeki tarihî şahsiyetleri ön sıralara taşımak ve yer yer haini kahraman, kahramanı hain yapmak üzerinedir. Paralel tarihi bu anlamıyla ve bu şekilde daha önce kimsenin yazmamış olması da gerçekten çok ilginç, ben bu yazıda bu konuya kısaca açıklık getirmeye çalışacağım.

(Bu yazıda ana hatlarıyla ilgileneceğimiz "paralel tarih" yazımı misyonu, her ne kadar bildiğimiz anlamdaki paralel devletle -FETÖ- ilgili olsa da, farklı "paralel devlet"çiklerin farklı tarih yaklaşımlarını ve tezlerini de yine bu kapsamda değerlendirmek yerinde olacaktır.)

Paralel tarihin yine paralel kalemlerce satır satır yazıldığı açık ben bu yazıda,  bu kalemlerin en büyüklerinden birisi olan Mustafa Armağan'ın üzerinden ilerlemek istiyorum.


Mustafa Armağan'ın biyografisi kısaca şu şekilde;

1961'de Cizre'de dünyaya gelmiş ve üniversiteye kadarki eğitimini Bursa'da tamamlamış, ardından İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden 1985'te mezun olmuş ve ardından yine İstanbul Üniversitesi'nde Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde yüksek lisansa başlamıştır. Mustafa Armağan, daha sonra 1995 yılında FETÖ'nün gazetesi Zaman'da yazmaya başlamış ve burada 2015 yılının sonlarına kadar yazarlığa devam etmiştir. Yine FETÖ'nün kanalı Mehtap Tv'de "Tarih Aynası" programını yapmış, bu programlarında "gülen aslanlar" ifadesini ilginç şekilde kullanmıştır. Fethullah Gülen'in onursal başkanı olduğu, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nda yöneticilik yapmıştır. Tüm bunların da ötesinde Fethullah Gülen ve bu oluşumun propagandasını yapan kitaplar yazmıştır.

Böyle bir biyografinin de ötesinde, yukarıda belirttiğim gibi 2013 yılındaki 17-25 Aralık operasyonlarının 2 yıl sonrasına kadar Zaman gazetesinden ayrılmamış, eski "hizmet"çilerin çoğunun başvurduğu "neyin ne olduğunu 17-25'ten sonra anladım" yalanına bile gerek duymamıştır.

Hatta ve hatta Zaman gazetesinin 15 Ocak 2014 günkü sayısında Haşhaşi benzetmesine kırılıp şunları yazmıştır;

"Zaman zaman dışarıdan yardım da alan bir cinayet şebekesi ve eli kanlı örgüt olarak on yıllarca Sünni İslam âlemine darbe üstüne darbe indirmiş bulunan Haşhaşilerin yaptıklarını Hizmet Hareketi mensuplarına yakıştırmak anakronizme düşmek bir yana, hakkaniyetle bağdaşmamaktadır.”


Tüm bunlara ek olarak da, 1999 yılında Ali Ünal ile birlikte "Medya Aynasında Fethullah Gülen" ve 2000 yılında "Diyaloğa Adanmış Hayat" kitaplarıyla yine Gülen propagandasına önemli katkıda bulunmuştur.

Mustafa Armağan-FETÖ ilişkisini kısaca ele aldıktan sonra özellikle; Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı I-II kitaplarından bahsetmek isterim, aynı eserin 1. ve 2. cildi olan bu kitapların ilk cildinde olağanüstü bir çalışma sonucu oluşturulmuş bir derlemeyle II. Abdülhamid'in nasıl güncel bir lider olarak sunulduğunu görüyoruz. Bu bağlamda ilk cilt her ne kadar tarihî olguları tam olarak doğru yansıtmayıp, alternatif bir senaryo oluştursa da 2. cilde nazaran daha kabul edilebilir ve masumdur.


Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı II kitabında (12. baskı/2015 basımı); 129. sayfada Abdülhamid'in (sözde) Siyasî Hatıratı'ından alıntı yapılmıştır. Bu hatırat tamamen uydurma olup, Mustafa Armağan'ın gerçekten bunu bilmiyor olması mı ayıp, yoksa bu uydurma hatıratın başka bir varyasyonunda geçen, harf inkılabını öven ve Kürtlerin İslam aracılığıyla asimile edilmesini öngören satırlar niye sıkı araştırmacı Mustafa Armağan'ın dikkatinden kaçıyor, bu mu garip anlamış değilim açıkçası(!)


İlgili alıntı; "Rusya ile harp vukuunda, disiplinli bir şekilde yetiştirilen bu Kürt alayları, bize çok büyük hizmette bulunabilirler. Ayrıca orduda öğrenecekleri 'itaat' fikri, kendileri için de faydalı olacaktır... Kürt ağalarının bazılarının çocuklarını, İstanbul'a getirip memuriyete yerleştirdiğim için tenkid edildiğimi biliyorum, senelerdir Hıristiyan Ermeniler nazır mevkilerini işgal etmişlerdir. Bundan sonra da kendi dinimizden olan Kürtleri kendimize yaklaştırmakta ne gibi bir zarar olabilir?"

197. sayfada da "dinler arası diyalog" yani Gülen'in en önemli projelerinden birisi hakkında övgüyle bahsedilmiştir. Yine 248. ve 254. sayfalarında İttihad ve Terakki'den bahsedip "kahramanlarımızı hain ilan etme" görevini ifa ederken, hızını alamayıp tüm bunları Ergenekon davasıyla bağdaştırmıştır. Hatırlatmak isterim ki bu kitap 2015 yılı basımı olup, bu dönem yine 17-25 sürecinin çok sonrasıdır ve FETÖ'nün kurmaca davalarının tümünün herkesçe kabul edildiği bir dönemdir. 

Sözün özü paralel devletin icraatı, paralel devletin tarih yazıcısının tarih malzemesi de oluyor bir yerde.. ve biz  ne kadar çabalasak da, FETÖ tasfiye edilse de yarattıkları tahribat hiçbir şekilde temizlenmiyor. "Atatürk düşmanlığı" ortak paydasında buluşmuş her ideolojide, kandırılmış her vatandaşımızın zihninde hüküm sürmeye devam ediyor. Biz de eğer gerçekten bu mücadelede samimiysek, her ölçüde bu tahribatın giderilmesine, paralel tarihin de, paralel devlet gibi silinip gitmesine katkıda bulunmalıyız. Bunu yapmadığımız sürece her zaman paralel devletin kümelenebileceği bir zemin hazır bulunuyor olacak...


Yararlandığım kaynak ve bağlantılar:

Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı I-II/ Mustafa Armağan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder